top of page

Sadakatin Yasal Sınırları: Zina Sebebiyle Boşanmanın Hukuki Analizi

  • Yazarın fotoğrafı: Melis UYGURLU
    Melis UYGURLU
  • 27 Ağu
  • 5 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 10 Eyl

Evliliğin sona ermesi, taraflar için hassas ve karmaşık bir süreçtir. Türk Medeni Kanunu (TMK), genel boşanma sebeplerinin yanı sıra, evlilik birliğinin temelden sarsılmasına yol açan bazı özel sebepleri de düzenlemiştir. Evliliğin taraflara getirdiği en önemli yükümlülüklerden birisi sadakat yükümlülüğüdür. Dolayısıyla bu yükümlülüğün ihlali, hukukumuzda boşanma sebebi olarak özel olarak düzenlenmiş olup bu boşanma sebebinin önemli sonuçları bulunmaktadır. Bu sebepler arasında zina, yani eşlerden birinin evlilik sadakatine aykırı davranması, en dikkat çekici ve tartışmalı olanlardan biridir. Zina nedeniyle açılan boşanma davaları, hem hukuki niteliği hem de ispatı zorluğu sebebiyle özel bir yaklaşım gerektirir.


ree


Hukuki Çerçeve: TMK Madde 161 ve Hak Düşürücü Süreler



Türk Medeni Kanunu'nun 161. maddesi, zinayı özel ve mutlak bir boşanma sebebi olarak tanımlar. Bu madde, zina yapan eşe karşı diğer eşin boşanma davası açma hakkını tanır. Ancak, bu hakkın kullanılabilmesi için belirli yasal süreler bulunur. Bu süreler, davanın açılmaması durumunda hak kaybına yol açar.


  • Öğrenme Süresi: Zina eyleminin öğrenildiği tarihten itibaren 6 ay içinde dava açılmalıdır.


Örneğin, eşinizin bir başkasıyla ilişkisi olduğunu 1 Mart'ta öğrendiyseniz, dava açmak için en geç 1 Eylül'e kadar vaktiniz vardır.

 

Bu süre geçtikten sonra, 5 yıllık uzun sürenin dolmasına süreler olsa bile artık dava açılamaz, açılmış olan dava bu nedenle reddedilir.

 

  • Eylemin Gerçekleşme Süresi: Her durumda, zina eyleminin üzerinden 5 yıl geçtikten sonra dava açma hakkı düşer.


5 yıllık süre dolduktan sonra zina olgusu öğrenilse dahi dava açılamaz.

 

Örneğin, eşinizin 05.05.2005 tarihinde bir başkası ile cinsel ilişkisi olmuşsa ve siz bunu 05.05.2011 yılında öğrendiyseniz artık dava açma hakkınız yoktur. 5 yıl geçtikten sonra ‘’ben yeni öğrendim, 6 ay sürem var’’ gibi iddialarınızın bir değeri kalmayacaktır.


 

Zina ve Af

 

Af, bir duygu açıklaması olduğundan her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Şöyle ki; yazı, mesaj, söz ve hatta örtülü davranışlarla dahi af iradesi olduğu çıkarılabilir. Bu sebeple Kanun, aynı zamanda affetme iradesini de önemser. Eşlerden biri zina fiilini affederse, bu fiile dayalı olarak dava açma hakkını tamamen kaybeder. Birlikte yaşamaya devam etmek veya eylemi göz ardı eden davranışlarda bulunmak, genellikle zımni bir affetme olarak yorumlanır.


Örneğin, aldatıldığınızı öğrenmenize rağmen eşinizle normal bir şekilde tatile devam etmeniz, bu hakkınızdan zımnen vazgeçtiğinizin bir göstergesi olabilir.

 

Ancak örtülü davranışlarla dahi affın varlığını ortaya koymadan, yalnızca mecburiyetten aldatan eş ile aynı evde bulunmak yani ortak konutu terk etmemek AFFIN VARLIĞINA KANIT TEŞKİL ETMEZ.


Delil Meselesi: İspatın Güçlüğü ve Güçlü Emsaller


Zina, gizli yapılan bir eylem olduğu için doğrudan kanıtlanması oldukça zordur. Bu nedenle mahkemeler, somut ve inandırıcı güçlü emareler arar. Bu emareler, olayın gerçekleştiği yönünde hakimde kesin bir kanaat oluşturmalıdır.


Örneğin;


  • Konaklama Kanıtları: Otel kayıtları veya aynı odada kalındığını gösteren konaklama belgeleri, zina davasında en güçlü delillerden biridir.

  • İletişim Kayıtları: Telefon mesajlaşmaları, e-posta veya sosyal medya yazışmaları gibi iletişim içerikleri, ilişkinin varlığını destekleyebilir.

  • Tanık Beyanları: Güvenilir tanıkların olayı gördüğüne veya duyduğuna dair beyanları, delillerin bütünlüğünü sağlamaya yardımcı olur.

  • Görüntü ve Ses Kayıtları: Fotoğraf veya video gibi görsel kanıtlar da delil olarak sunulabilir. Ancak, hukuka aykırı yollarla elde edilen deliller, örneğin yasa dışı dinleme veya gizli kamera kayıtları, mahkeme tarafından genellikle dikkate alınmaz.



Yargıtay'ın Yaklaşımı ve Özel Durumlar


Yargıtay'ın yerleşik içtihatları, zina davalarında izlenecek temel ilkeleri belirlemiştir. Yargıtay'a göre:


  • Şüphe Tek Başına Yeterli Değildir: Yalnızca şüpheye veya kuşkuya dayanan iddialar, boşanma kararı için yeterli sayılmaz. Zinanın varlığı, somut delillerle veya güçlü emarelerin bütüncül bir değerlendirmesiyle ortaya konmalıdır.

  • Delillerin Birlikte Değerlendirilmesi: Yargıtay, tek bir delil yerine, farklı delillerin bir arada değerlendirilmesini esas alır. Örneğin, bir otel kaydı tek başına şüphe uyandırsa da, bu kaydın aldatma içerikli mesajlaşmalarla desteklenmesi, delilin gücünü önemli ölçüde artırır.

  • Zinanın Geniş Yorumlanması: Her ne kadar zina "cinsel birliktelik" olarak tanımlansa da, Yargıtay, evlilik sadakatine aykırı, yoğun ve duygusal bir ilişkinin varlığını zina hükmüne benzer bir eylem olarak değerlendirebilmektedir. Örneğin, eşlerden birinin, cinsel birliktelik olmasa bile, karşı cinsten birisiyle aynı evde uzun süre yaşaması veya sosyal medyada evli olmadığı bir kişiye "karıcığım" gibi hitaplarda bulunması, evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebiyle boşanmaya yol açabilir.

Yargıtay son zamanlarda sosyal medya üzerinden açık aşk içerikli paylaşımları da güçlü emare kabul ediyor.

 

Zina eyleminin isteğe bağlı olarak gerçekleşmiş olması gerekliliği unutulmamalıdır. Şöyle ki bu unsur zina ile tecavüzü birbirinden ayırt eder. Tecavüze uğrayan eşin kusuru ve isteği olmadığından bu durumun zina olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.

Zinanın Tazminat ve Nafaka Üzerindeki Etkisi


Zina, yalnızca boşanma sebebi olmakla kalmaz, aynı zamanda davanın diğer sonuçlarını da doğrudan etkiler. Türk Medeni Kanunu'na göre, zina fiili sebebiyle boşanmada kusurlu olan eş, diğer eşin maddi ve manevi tazminat taleplerine karşı daha zayıf bir konumdadır.


  • Manevi Tazminat: Zina, evlilik sadakatinin en ağır ihlallerinden biri olduğu için, aldatılan eşin yaşadığı derin üzüntü ve onur zedelenmesi mahkemelerce göz önünde bulundurulur. Bu sebeple, zinaya dayalı boşanma davalarında manevi tazminat kararları sıkça verilmektedir.

  • Yoksulluk Nafakası: Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, zina fiili nedeniyle boşanmaya sebep olan taraf, karşı taraftan yoksulluk nafakası talep edemez. Bu kural, evliliği kendi ağır kusuruyla sona erdiren kişinin, bu durumdan mali bir kazanç elde etmesini engellemeyi amaçlar.


 

Uygulamada Sık Yapılan Hatalar

 

Zina davası açarken yapılan bazı hatalar, hak kayıplarına yol açabilir. Bunlar arasında şunlar öne çıkar:

 

  • Zamanaşımını Gözden Kaçırmak: 6 aylık ve 5 yıllık hak düşürücü sürelerin bilinmemesi veya takip edilmemesi, davanın reddedilmesine neden olabilir.

  • Yeterli Delil Sunamamak: Yalnızca kişisel şüphelere dayalı olarak dava açmak, ispat yükümlülüğünün yerine getirilememesi sonucu davayı kaybetme riskini beraberinde getirir.

  • Affetme İradesi Göstermek: Zina eyleminden sonra evliliği sürdürme yönünde davranışlarda bulunmak, davanın affetme gerekçesiyle reddedilmesine yol açabilir.

  • Hukuka Aykırı Deliller Kullanmak: Yasa dışı yollarla elde edilen delillerin sunulması, hem davanın reddine hem de hukuki yaptırımlara maruz kalmaya neden olabilir.


 

Hukuki Yardım Neden Gerekli?


Zina davaları, yalnızca delil toplama ve hukuki süreçleri takip etme meselesi değildir. Bu süreçte doğru bir strateji belirlemek, hak kaybı yaşamamak ve davanın diğer sonuçlarını (tazminat, nafaka vb.) en doğru şekilde yönetmek hayati öneme sahiptir. Profesyonel bir avukatın desteği:

 

  • Hak Düşürücü Sürelerin Kaçırılmasını Önler: Deneyimli bir avukat, yasal sürelerin doğru şekilde hesaplanmasını ve davanın zamanında açılmasını sağlar.

  • Delil Yönetimi: Hukuka uygun delillerin toplanması ve sunulması konusunda müvekkile rehberlik eder, hukuka aykırı delillerin kullanılmasından kaynaklanabilecek riskleri ortadan kaldırır.

  • Stratejik Yaklaşım: Durumun TMK 161 mi yoksa TMK 166 kapsamında mı ele alınacağına karar verilmesi, boşanmanın yanı sıra tazminat ve nafaka taleplerinin de etkin bir şekilde ileri sürülmesi için kritik önem taşır.

  • Duygusal Yükü Azaltır: Boşanma sürecinin getirdiği duygusal ve psikolojik yük altında doğru kararları vermek zor olabilir. Bir avukatın süreci profesyonelce yönetmesi, bu yükü hafifletir.


Zina, evlilik sadakatinin ciddi bir ihlali olarak kabul edilir ve TMK'da özel bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Bu davaların başarılı olabilmesi için, iddiaların somut ve hukuka uygun delillerle desteklenmesi, aynı zamanda yasal sürelerin doğru şekilde takip edilmesi gerekir. Karmaşık bir süreç olan zina davasının doğru yönetilmesi ve hak kayıplarının önlenmesi için, uzman bir avukattan profesyonel hukuki destek almak hayati önem taşır.

Yanlış atılan adımlar, sadece davanın kaybına değil, aynı zamanda manevi ve mali hak kayıplarına da yol açabilir.

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin

BİZE ULAŞIN

Ücretsiz ön görüşme planlamak ve sorularınız için bize ulaşın.

İlgili Alan
bottom of page